Bir bankaya gidersiniz kredi başvurusunda bulunursunuz ve alırsınız. Burada karşılıklılık ilkesi mevcuttur. Banka ihtiyacınız oranında parayı harcamanız için verir, ancak zamanı geldiğinde ödemenizi de ister. Hep harcadığınızda ve hiç ödemediğinizde bir süre uyarır, sonrasında ise sizi kara listeye alır.
Siz borcunuzu kat be kat fazlasıyla ödeseniz dahi artık banka nezdinde güvenilir değilsinizdir. Bu yüzden ileri taleplerinizde sizi daha detaylı değerlendirirler ve hatta yeri gelir ret cevabı da alırsınız şartlar uygun olsa dahi.
Günümüz insan ilişkileri de banka ile olan ilişkilerimiz gibidir. Karşılıklılık esastır. Bir insan size nasıl davranıyorsa öyle de karşılık almak ister. Sevgi, saygı, merhamet, fedakarlık ya da iyilik… Her şey karşılığını bekler. Ancak bizler gösterilen davranışları algılama konusunda biraz farklı davranıyoruz.
Eğer biri değer veriyorsa bu o insanın sizin malınıza, paranıza ya da makamınıza olan durumdan ötürü değil, karakterinize duyduğu saygıdandır.
Onlara karşı bir hata yapıyorsanız ve onlar da kırıldıklarında tepki göstermeyip halen saygısında devam ediyorsa bu size karşı olan sevgilerindendir. Ama biz insanlar onların anlayışlarını farklı algılayıp ne de olsa cepte, her istediğimde gelir, bir sıkıntı olursa özür dilerim, bir şey olmaz deyip hafife aldığımız için onları anlamakta zorlanıyoruz ve kendimizi vazgeçilmez sanıyoruz.
Genelde tek taraflı ve menfaate dayanan ilişkiler inşa etmeye başladığımızdan ötürü, hep aynı tepkiyi aldığımız insandan farklı bir tepki alınca da o insanın değiştiğini öne sürer, haklılığımızı ispat etmeye çalışırız. O zaman da karalama kampanyaları başlar kendi çapımızda. Ama kendimizde olanı görmeyiz tabi.
Unutulmamalıdır ki insanların bir eşik noktası vardır. O eşik noktasına gelindiğinde artık o insanların karşısına saf altın olarak da çıksanız, bütün atomlarınızı parçalayıp kendinizi yeniden inşa edip onların istediği biri gibi olsanız dahi artık bir anlam ifade etmiyor.
Harika çağ, teknoloji çağı dediğimiz bu dönem, ilişkileri yüzeyselleştirerek kişiler üzerinde her zaman haklı olma, karşısındakini kendine itaat ettirme davranışını da beraberinde getiriyor. İnsan ilişkilerindeki öncelik bu olmamalı. Karşıdaki insanı cepte görme huyumuzdan vazgeçmeli, bencilliğimizden ödün vermeliyiz. İnsan olmanın vasfı her zaman almaktan değil, alırken aynı zamanda vermekten geçer.